Kıbrıs olayları sırasında ortaya çıkan gergin durum, Türkiye’nin askeri araç ve gereçlerini kendi kaynakları ile sağlamasınınn gereğini ortaya koymuştu. Okuyucularının da bu konuda başvuruları üzerine “Başkalarının Vermediğini Millet Yapar” sloganı altında Türkiye’nin en büyük kampanyalarından birininin daha düzenlenmesine Cumhuriyet önayak oldu. 2 Mayıs 1965 tarihli gazetede kampanya şu yazı ile halka tanıtılıyordu:
“Amerikan askeri yardımının gerçek yönü ve TürkYunan donanmaları arasındaki dengenin Türkiye aleyhindeki bozulması konusunda arkadaşımız Yılmaz Çetiner’in yazdığı haberinceleme yazıları, bütün yurtta akis uyandırdı. Yardımın işleyişindeki aksaklıkların düzeltilmesi gerçeği konusunda bütün vatandaşlarımızın ittifak içinde oldukları görülüyor. Dışişleri Bakanı Sayın Hasan Işık’ın dün Yeşilköy’de bir muhabirimize söylediği gibi gazetemizin ortaya attığı dava dost bir devlete karşı husumet davası değil, bir milli davadır. Türkiye’nin hakkını alması, Akdeniz’in doğusunda kuvvetler dengesinin bozulmaması davasıdır.
KENDİMİZE GÜVENMEK
Amerika Birleşik Devletleri, askeri yardım konusunda, yıllardan beri taraflı davranmış ve özellikle Kıbrıs ihtilafından bu yana Deniz Kuvvetlerimiz vurucu kuvvet bakımından gün geçtikçe zayıflamıştır. Yılda sadece kira bedeli olarak Türkiye’ye 350 milyon dolar ödemesi gereken dostumuz Amerika’dan bu sakat davranışın düzeltilmesini istemek elbette hakkımızdır. Ancak anlaşılmaktadır ki Türkiye’nin sadece dost yardımlarına güvenmesi kuvvetli olabilmesini sağlayamıyor. Ve yine anlaşılmaktadır ki Türk milleti eğer kendi kendisine dayanmaz ve kuvvetli hale gelebilmek için elbirliği, güçbirliği yapabildiğini dostuna düşmanına gösteremezse devletler arasındaki münasebetlerde ve milletlerarası dengede daima zorluklarla karşılaşacaktır. Oysa dün de bildirdiğimiz gibi Türk milleti bu şahlanışı her zaman gösterebilir. Nitekim tarih böyle şahlanışların sayfalarıyla doludur…”
SONUÇLAR ALINIYOR
Kampanya ilk meyvelerini 15 gün içinde vermiş ve 18 çıkarma gemisinin omurgası kızağa konulmuştu.
Çıkarma gemilerinin yapımı ise 2.5 ay gibi rekor bir sürede tamamlandı. Cumhuriyet, kampanyanın bu ilk olumlu sonucunu da okuyucularına aşağıdaki haberle duyururken büyük bir kıvanç duymaktaydı:
“Üç ay önce olumlu bir amaç için birleşildiği anda bu milletin çok şeyler yapacağı bir daha belirmişti… Nitekim, kısa bir süre içinde ulusun benimsediği bir amaç haline gelen ‘Millet Yapar’ sloganı, ilk olumlu sonucunu dün, Türk donanmasına armağan edilen 18 çıkarma gemisi ile verdi… Gemilerin Haliç’ten bir ‘filo’ gibi ayrılarak Unkapanı (Atatürk) ve Galata köprülerinin altından geçişlerini binlerce İstanbullu kıvançla seyretti. Görevleri başına giden gemilerin, denizin mavi sularında süzülerek uzaklaşışını izleyen gözlerde ise bir ulusun ‘eziklikten kurtulmasının verdiği güven’ parıldamaktaydı. Üç ay önce ‘başkalarının vermediğini’ millet yapmıştı… Yapacaktı.”
Kıbrıs olayları, Türk donanması için şimdiye kadar pek önemsenmeyen bir “eksiği” ortaya koyması yönünden de büyük bir önem taşımıştı. Bu eksiklik, düşman sahillerine kara birliklerimizi çıkaracak “çıkarma gemileri”nin yokluğu idi… Bu gemilerden yoksun bir donanma düşünülemezdi… Böylece ilk hedef, donanmamızın bu eksikliğini yok etmek olacaktı…
Türk ulusunun parasıyla Türk işçisinin gücü, Türk tezgâhlarında birleşince, donanmanın bu boşluğu hızla kapatılmaya başlandı. Küçük çıkarma gemilerini büyük harb gemileri izleyecekti artık…
2.5 ay gibi kısa zamanda yapılan çıkarma gemileri, dün saat 10.05’te törenle Türk donanmasına katıldı… Tanesi ortalama 1 milyon liraya çıkan gemilerin 6’sı Taşkızak Deniz Fabrikası’nda, 12’si ise Denizcilik Bankası Camialtı ve Haliç tersanelerinde yapılmıştı. Her biri 54 ton ağırlığındaki yükü, aldığı yakıtla 190 mil mesafeye götürecek güçte yapılan gemilerin, dün ‘Çıkarma Gemileri Komutanı’na teslimi dolayısıyla yapılan törende konuşan Kuzey Deniz Saha Komutanı Amiral Eyicioğlu, özet olarak “Bu çıkarma gemileri, bundan sonra inşa edilecek büyük harb gemilerinin bir başlangıcı olacaktır” dedi.